12 Ağustos 2009 Çarşamba

adsız



benim suyum sakin göl, durgun deniz. benim suyum ayna, biraz da. bana bakarsan gözlerimden yansır gökyüzü, orman, bulut, ay ve yıldız. benim suyum da bildiğin su işte, ne çok fazla, ne de az, ne çok tatlı, ne de acı. işte bu berrak su dağların zirvesinden, buzuldan gelir. o buzuldur beni besleyen, öylece! heybetiyle ve sakinliğiyle durur dağların zirvesinde. bulutun kalbinden beslenir, bakma sen onun buzluğuna, soğukluğuna. kristalleşen suyunu benim için çözer ve yollar akarsuyla benim kıyıma, kalbime, derinliğime. ben onun suyunu biriktiririm biraz da! birde yağmurun her çeşidinin suyunu. ha yeri gelmişken ahmak ıslatanı beni ıslatmaz, ben zaten ıslağım, sırılsıklam! zengindir suyum, her çeşit börtü böcek, kabuklu kabuksuz, balık, saz bende yaşar, zengindir kıyım. rüzgardır sevgilim, okşar gövdemi usulca, gezinir tenimde, hafiften içime yayılınca titreme, dalgalanırım işte o zaman. bulanırım da biraz. fırtınalar bozar beni daha çok, kırılgandır suyum, nazik, incecik, kaygandır. delirince hava ve rüzgar alır beni de içine, kasıp kavurur gövdemi, derinlerime kadar inip sarsar, alt üst eder bedenimi. beni aşar fırtına, etrafta ne var ne yok toplar getirir suyuma katar. başım ona eğiktir, söz dinletir bana. elimden bir şey gelmez, fırtına sonrası tamirden, durulmak için çabadan başka.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder