5 Nisan 2011 Salı

her dört çocuktan biri cinsel tacize maruz kalıyor! one in four children is subject to sexual abuse!


• • • • •

Pedagog Barış Çiçek, yıllardır sürdürdüğü araştırması için herhangi bir cuma günü öğleden sonra internet sohbet sitelerinden birine girdi. Takma isim olarak Begüm10’u kullanan Çiçek, kendisini 10 yaşında ve beşinci sınıf öğrencisi olarak tanıttı. Şüphe çekmemek için de klavyeyi yavaş kullandı ve kasıtlı imla hataları yaptı.
“Begüm 10”a ilk yarım saat içinde 43’ü cinsel içerikli, 100 mesaj geldi. Begüm özellikle bu 43 kişiye ilk mesajda 10 yaşında olduğunu tekrar belirtti. Sadece bir kişi yaşı öğrendikten sonra özür dileyerek bağlantısını kesti. Diğerleri ise görüşmeyi kesmediği gibi bağlantının kesilmemesi için olağanüstü çaba sarf etti. Hepsi büyük bir istekle 10 yaşındaki bir çocuğa cinselliği öğretmeye çalıştı.
40 kontöre karşı görüntü
Çiçek, internette çocukların peşine düşmüş binlerce sapığın olduğunu vurguluyor. 40 kontör karşılığı çocuklardan kamera görüntüsü istendiğini ve çocukların da bunun kötü bir şey olduğunu çoğu zaman anlamadığını belirtiyor.
çocukları etkilemek çok kolay
Çiçek’e göre istismara karşı yeterli önem verilmiyor: “Anne baba bilmiyor, chat yani internette sohbet nedir bilmiyor. İstismar açısından en etkili ortam orası. Çünkü kontrolsüz bir ortam. Çocuğunuzu parka gönderdiğinizde camdan izliyorsunuz. Ama internete girince kontrol dışına çıkıyor. Çocukları internette kandırmak çok daha kolay. Kayseri’de yaşanan olay da gösterdi ki pedofililer çevrelerinde sevilen insanlar ama iç dünyalarında canavarlar. Fırsatını bulduklarında hemen suça eğiliyorlar. Çocukların duygularına ulaşmak ve birine bağlanmaları kolay, hele internette çok daha kolay oluyor.”
kuş gribi gibi kampanya yapılmalı
Devletin görevine vurgu yapan araştırmacı pedagog Barış Çiçek, özellikle ülkenin geleceği olan çocukları korumak daha öncelikli olmalı çağrısında bulunuyor: “Bugüne kadar hep yukarıdan bir şeyler yapılmaya çalışıldı. Akademik çalışmalar, bilgi paylaşımı, dernek faaliyetleri. Ama kitlesel bir etkiye ulaşamıyoruz. Orada kalıyor. Kitlesel araçları kullanmak en önemlisi ve etkilisi. Kuş gribi gibi bir kampanya başlatılmalı.
sokağa nasıl göndereceksiniz
Çocuğu bilgilendirelim, ne kadar bilgiyle donatırsak o kadar korunurlar. Örneğin Kayseri’deki soruşturma, 244 tane şüpheli olan bir yermiş. Öyle bir yerde çocuğunuzu sokağa nasıl göndereceksiniz.”
şüpheci çocuklar yetiştirmeliyiz
Çiçek’in ailelere tavsiyeleri ise çok çarpıcı. Belki de aile yapımızı gözden geçirmemiz gerek: “Yapılacak şey şu, çocukları sağlıklı bir şüphecilikle yetiştirmeliyiz. Hayır demeyi öğretmeliyiz. Nasıl sokakta bir kadına sarılamazsınız çocuklara da böyle yaklaşılmalı. Çocuklarımız sürekli öpülmeyi, kendilerine dokunulmasını normal bir şey zannediyorlar. Gelişmiş ülkelerde kreşler, çocuklara bağırmayı öğretiyor. Biz ise hep baskılıyoruz. Sesini yükseltme bağırma, sus gibi… Halbuki çocuk önce tehditleri, sonra da nasıl davranacağını ve kendini savunacağını öğrenmeli.
aileler hazmedemiyor
Bir anne baba için çocuğunun istismar edilmiş olması ihtimali bile düşünmesi zor bir konu. Kolay hazmedilen bir konu değil. Düşüncesi ters geliyor. Ama bir tehdit olarak gözlerini dört açmak zorundalar.
çocuklar utançtan konuşamıyor
İstismar edilen çocukların durumu daha da vahim. Çocuklar utançtan ya da suçlanmaktan korktukları için kendilerini ifade edemiyorlar. Anne babalar önce kendilerini sonra çocuklarını eğitmeli.”

10 Şubat 2011 Perşembe

yitik ülke için dört yeni kapak




yitik ülkenin kapakları tasarımcı olarak beni hep heyecanlandırdı. son bir buçuk yıldır kapaklarda illustrasyonlar kullanıyorum. tipografilerini özellikle illustrasyonlara uysun diye elle yazarak tasarlıyorum. naif olmalarına özellikle dikkat ediyorum. benim için hayli yeni bir durumun işareti bunlar. daha önceki tasarımlarıma göre çok yumuşak ve şiirsel buluyorum. tabi ki kapak baskılarından memnun değilim. yayıncı bütçesi ancak buna izin veriyor olabilir. tasarımcı olarak bizi aşan bir sonuç olsada bu durum benim bir parça sinirimi bozuyor.

9 Şubat 2011 Çarşamba

saeed ensafi'nin desen sergisi için afiş


Saeed İranlı arkadaşım. Bu ayın 18'de Tahran'da açılacak olan "Kashkoul" adında desen sergisi var. Arkadaşım benden bu serginin afişini tasarlamamı ve sergisinin kataloğunda kullanacağı minik bir yazı istedi...

Saeed’in defteri!


Dervişlik olsaydı tâc ile hırka
Biz dahi alırdık otuza kırka...
––Yunus Emre––

Yunusun da dediği gibi derviş kelimesi bu coğrafyada çok anlamlı bir ünvan. Derviş dolaşır köy köy, kasaba kasaba, şehir şehir. Yeri, yurdu, evi, malı, mülkü yoktur. Gezgindir. Yoldur mekânı. Yarenlik eder insandan daha çok doğaya, ağaca, kuşa, kurda, güneşe, aya, yıldıza. Dolaştığı her yerde kendini arar, peşinden koştuğu mana’yı arar. Bilgelikten çok öğrenmektir amacı, arınmaktır kendinden nefsindeki kötülüklerden. Bir insanın elinden tutmak, gönlünden tutmaktır derdi, hiç bir karşılık beklemeden. Maddi anlamdaki zenginliği elindeki dal parçası, sırtındaki giysisi ve kolundaki (kashkoul) heybesidir. Ruhunun zenginliği herhangi bir bedelle kıyaslanamaz!

Saeed’de benim gibi bu coğrafyanın insanı. Bu sergisinin adının “kashkoul” olması hayli manidar. Saeed’in kashkoul’ü desenlerini çizdiği defteri, gördüğü her şeyi kaydettiği aklıdır. Hayata dair tüm alan ve mekanlarda yanından ayırmadığı defterlerine gördüğü, tanıklık ettiği her şeyi çizgiyle kaydettiği desenlerini paylaşıyor bizimle. Onun yüreğidir defteri! Çizdiği, kesip yapıştırdığı, pirimitif baskısıyla zenginleştirdiği her leke, desen Saeed’in bir kod’u, ikonudur. Sade ve süssüzdür. Şiir gibidir adeta, naif ve primitiftir. Bakanı içine alır, masal söyler, hikâye anlatır, öykü okur insana. Çocukluğumuza büyükannelerimizin, dedelerimizin söylencelerine götürür bizi.

Dervişin heybesi hayatının aynasıdır. Onun fakirliğinden çok gönül zenginliğini gösterir. Saeed’in defteri de Saeed’in aynasıdır. Sergisi ise onun gönül zenginliğinin göstergesi!

Savaş Çekiç
İstanbul, Şubat 2011