27 Mayıs 2009 Çarşamba

aşk'a dair



birlikte çıkacağız o dar yokuştan
yosunlanmış parke taşların üstünden kayarak
caravaggiyo’nun ışığı eşliğinde
geçeceğiz sardunyalı pencerelerin önünden
kapılar gürültüyle kapanırsa yüzümüze
birbirimizin ardından ellerimizdeki kelimelerle
şiirler yazarız, gölgeye dair ağıtlar
vapurların düdükleri bizim için de çalacak
sakın heyecanlanma, selama dur
gözyaşlarını biriktirdiğimiz kavanozlar
ceplerimizden yuvarlanıp yokuşa saçılınca
aldırma sakın arkana da bakma
yorucudur dik dar yokuş
annem yanıma bir somun ekmek,
bir kavanoz reçel koymuş, ham incirden
hafif acımsı, karanfilde katmış
gölgede soluklandığımızda tadarız
bende isli peynir aldım yanıma
tatlıdan sonra iyi gelir
önden ben giderim ardımdan sen gel
başın dik olsun, gönlün ferah
sade giysilerin olsun üstünde
che’li tişörtün, hasır şapkan, miyop gözlüğün
uzakları seçmek lazım, kazılmış çukurları
akasyaların kokusuna kapılmadan
ne küçümsemek, ne de abartmak lazım
çıkalım bu dar dik yokuşu sükunetle
görerek, özümseyerek, sindirerek
çocuklar ıslak mendil satarlar köşe başlarında
hoş tutalım derim, alınlarımızı silelim
her adım bir tebessüm yaysın yüzümüze
sen not tut, ben kare kare fotoğraf çekeyim
kıvrıla kıvrıla çıkar bu dar yokuş
önce evleri geçelim, sonra aklımızdaki duvarları
ardımızda bıraktığımız anlardaki tad
terimizde acıbadem kokusu yaysın
bazen yetiş yanıma, ya da ben bekleyeyim
yokuş insanlarına misafir,
bir acı kahvenin kırk yıl hatırı olalım
acelemiz yok, varacak bir son da...

24 Nisan 2009, Çengelköy

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder