14 Haziran 2012 Perşembe
kızlarımın bedeni, kızlarımın kararı!..
minik bir şiir...
12 Ocak 2012 Perşembe
başarılı sosyal tasarımcılar için çağrı / a call To successful social designers
Byoung Won Choi, beni Facebook’ta yer alan “Green+You: Africa Breath” grubuna eklemiş.
Bu grubun amacı Afrika Kıtası’nda yer alan ülkelerdeki sosyal problemlerin çözümüne yönelik bir duyarlılık ve farkındalık yaratmak. Byoung Won Choi’nin daha öncesinde Green+You çerçevesinde gerçekleştirdiği çevre ve Japonya depremi konulu benzer girişimleri olmuştu ve ben de bunların içerisinde bir sosyal tasarımcı olarak posterlerimle yer almıştım. Choi’yi sosyal meselelere yönelik bu türden girişim ve çabalarından ötürü kutlamak gerekir elbette. Dileğim bu türden duyarlılık içerikli oluşumların çoğalması, insanların dünyada ve çevrelerinde olup bitenlere karşı sessiz kalmaması ve sosyal problemlere yönelik çözümlerin oluşmasına katkıda bulunmaları.
Peki ama, bizim sosyal problemler karşısında ürettiğimiz iletişim tasarımları gerçekten işe yarıyor mu? Bir başka deyişle bu problemlerin yol açtığı yıkımlara maruz kalan insan başta olmak üzere tüm canlıların yaralarına gerçekten merhem olabiliyor mu? Bizim bu üretimlerimiz sosyal medyadaki paylaşımların; galerilerde, sergi mekanları ve kitaplarda bir görsel unsur olmanın ötesine geçebiliyor mu? Sosyal problemlere karşı duyarlı bir tavra sahip insanların ya da grupların dışında, bu tasarımlar başka yeni insan gruplarının, toplumların, toplum liderlerinin, devlet başkanlarının ilgisini çekmekte “başarılı” olabiliyormu?
Bir sosyal tasarımın başarı kriteri nedir?
Bu tür projeler galeriler gibi birtakım ‘seçkin’ mekanlarda sergilendiklerinde, kitap olarak basıldıklarında, sosyal medyada paylaşıldıklarında ve o üretimi gerçekleştiren tasarımcının cv’sine eklendiklerinde başarılı oluyor diyebiliriz. Ama sözkonusu sorunlara yönelik bir çözüm, toplu bir duyarlılık yaratma bağlamında, bu üretimler ne kadar yaygınlaşabiliyor, sokaktaki insanın yaşam alanına ne kadar nüfuz edebiliyor?
O zaman, Choi’nin girişimlerinin sergi ve kitap olarak sonuçlanmasını da, başta Choi ve bu girişimler için afiş üreten tasarımcılar açısından bir “başarı” olarak nitelendirebilir miyiz? Bizim yarattığımız tasarımlardan beklentilerimiz sadece bunlar mı? Mesleki olarak belli bir kariyer elde etmek mi? Gerçekleştirdiğimiz tasarımları sosyal medyada yayınladıktan sonra takipçilerimizden aldığımız woooow!, great!...tepkileri mi? Egolarımız mı?
Bu sosyal mesajlı tasarımları, diğer tasarımlarımızdan farklı kılacak olan nedir?
Byoung Won Choi seems to have added me to the “Green+You: Africa Breath” group on Facebook.
This group aims to raise awareness about the social problems in African countries. Previously, Byoung Won Chou, within the framework of Green+You undertook similar endeavours for environmental causes and for the earthquake in Japan, to which I also participated with my own posters. One should congratulate Choi for his concern and efforts upon these issues. My wish is that such movements increase in number and that people raising their voices against global problems and participate in their solutions.
However, do our designs really work in the face of the social problems? In other words, can we provide a cure for the destruction caused by these issues? Can they transcend beyond being a visual element to be shared in social networks, exhibited in galleries and published in books? Are they “successful” in drawing the attention of not only the concerned groups but of those others like other communities or world leaders?
What are the criteria of successful social design?
It can be said that such projects succeed when they’re exhibited in rather ‘elitist’ galleries or when they’re published in books and when they are added to the résumé of their designer. However, how does a solution to such problems proselytize and affect the life of an individual? In this case, can we deem the exposure or publication of such work, such as endeavours undertaken by Choi and by other contributing designers as “success”? Is this all that we expect from our work? A certain career breakthrough? Cries of amazement from fans on the social media? Our egos?
What distinguishes these socially conscious designs from our other work? Is it their eroding innocence and the fact that they lose their initial cause of being and therefore serve our egos? It is possible to multiple these questions, which is what I expect from designers who produce such works. My faith in such initiatives and works is constantly diminishing. It seems more relevant to ask how these initiatives can be carried to a further level. At this point, the objective is to question the current situation and to draw a new path without hesitation of forcing our inquiries to the extremes. In order to develop a sensibility that improves the conditions of all living beings, it is imperative that we increase our production and that what we produce must be upon the products that we encounter in every stage of our lives. But how will we achieve this? In this context, the creation of a new path lies within sharing and discussion of our ideas. Otherwise, our work is destined to remain confined in our portfolios on our Facebook walls and on our websites and blogs as an eye candy.
9 Ocak 2012 Pazartesi
temmuz şiiri
bedenlerimize düşen akşam
başlamak için yeniden
ova ve tepe birbirine karışırken
kırılır tendeki tuz ve hece
ağıza alınmaz sözlerde
utanmaz ada, bu oda
saçlarımız uzarken inatla
yakarız içimizdeki otları
aşk, kan ve balçıkla
gecenin karanlık sesinde
o lavanta uzanırken ay'a
cama düşen gölgenin izinde
tenlerimiz buğulanırken gecede
göl soğur, içindeki balığa
yeniden ve yeniden
bitirmeden tekrar ay ve gece
bende ki suret sende ki ayna
haylaz iki kedi ve dam
damarlarımızda dolaşan şarkıdan
ibaret, bir gece iki bavul ve tatil...
20 temmuz 2011, çengelköy