23 Şubat 2010 Salı

minik kuş...

sıcacık avucumda çaresiz ve bitkindi. buğulu gözleriyle baktı gözlerimin içine. biliyordu... gözlerimden içimin derinliklerine baktığını. bir iki, kaykıldı durdu. baş parmağıma yasladı önce kafasını. rahat ettiremedim... derken birden orta parmağımla işaret parmağımın bitiş yerindeki tümsek etime sırtını dayayarak rahatladı. o minik kafası iki parmağımın arasında, yüzü yüzüme dönük, kalakaldı. o uzun ay yüzünü acının gölgesi sarmıştı. avuç içi çizgilerimin üstünde boylu boyunca yatıyordu. yaşam çizgim o zarif, ince ayaklarının tam altında son buluyordu.

şaşkındım, bir o kadar da telaşlı... bilemiyordum. ne yapabilir, o’nu nasıl rahat ettirebilirdim. derin derin nefes alma ihtiyacı hissettim önce!.. nedense, soluğum kesilecek zannettim... dokunmak istedim o’na. dokundum da hiç tereddütsüz. diğer elimin işaret parmağıyla... birden ellerini ve ayaklarını karnına doğru çekerek, cenin pozisyonunu aldı... korktum... benim iri parmaklarımın, o’nun için hayli kaba olacağının farkına varamamıştım. gözlerimi ayırmadım gözlerinden, o da. başımı eğdim, o’na doğru yaklaştım... nefesimin sıcaklığını hissetmesini istedim, çaresizlikle...

vakur bakışları kısa aralıklarla kesilmeye başladı... yorgunluktan ve acıdan kapanan göz kapakları yüzünde masum çizgiler yaratırken, o’na yaklaştıkça ne düşündüğünü anlamak, onun içindeki uçuruma ulaşabilmek, acılarına kol kanat germek fikri tüm benliğimi parçalamaya başladı. o’nun içine akan gözyaşları, o’nun bedeninden benim bedenime, içimdeki derine akıyor ve benliğimi yakıyordu. o yaralı bir kuş’tu... o’nun yarasına melhem olmaya çalışan ben de artık yaralı bir kuş’um...

4 Şubat 2010 Perşembe

bir nefes ve ses



soğuk göğü delen ağacın
gölgesindeyim!
kardan, çamurdan
o yaslandığım duvar

elimde iki cümle
iki satır
içten iki ses
biri kış,
diğeri dilimden kanatlanan
mevsimsiz kuş

dayandım işte
karanlık kafese
ne ay’ı var
ne de yıldız’ı.

bilmedim bu yaşta
hiç bilmediğimi!
sordum denize,
ay’a ve göl'e...
dedi turgay;
göl bunu nerden bilsin!
yük olduğunu
bilmenin…

manolyayı sevdim
bir de fesleğeni...

ve
her bahar yenildim
içimden taşan
mavi denize!

4 şubat 2010, perşembe, saat 02.45

3 Şubat 2010 Çarşamba

biz de Banksy!


Sokak sanatçısı Banksy yeni işini Kuzey Londra’daki Regent’s Kanalı’nda sergiliyor. Kanalın duvarına kırmızı boya ile “Küresel Isınmaya İnanmıyorum” yazan sanatçı, bir kısmı suyun altında kalan bu yazısıyla geçtiğimiz aylarda Kopenhag’da düzenlenen İklim Zirvesi’ne ironik bir bakış atıyor.

Bu haber Gençsanat Dergisi'nin 180. sayısında yayımlandı. Dergiyi ben tasarladığım için o derginin her sayısına bir sayfa ilan verme hakkım var. Bu sayfayı genellikle sosyal sorumluluk adına ilanlar tasarlayarak kullanmaya çalışıyorum. Bu son ilanım Banksy'e bir nazire!